10 Ağustos 2009 Pazartesi

YENİ YALAN ZAMANLAR

Yapılabileceklerin, yapabileceklerinin sınırları belirli. Herkesin bildiği bir evlilikleri, ellerinde yüzükleri var. Henüz doyamamış ruhları, tatminsizce savrulan, oradan oraya parçalanan yürekleri var, herşeyi karşılamaya hazır görünümlü bedenleri bir de...Hedef belirli: Doymamış ruhlarını tatmin etmek, her nerede ve kiminle olursa. Muhtemel hedef belirlenince, ona odaklanmak ve ona oynamak hiç zor değildir. Ne de olsa o evli barklı kadındır, karşısındaki erkek ise olsa olsa onun dilinden anlayan arkadaşı. Herhangi bir erkekten farklı olmayan birisi.Bir de işin iç yüzü vardır tabi ki: " Henüz benden geçmedi." "Elimdeki yüzük, benim bağlı olduğum kişiden farklı bir başka kişiyi baştan çıkartamayacağım anlamına gelmiyor." " Ben hala neden arzulanmayayım ki..." " Gencim, güzelim ve erkeklerin ilgisi benim yapımın doğal bir sonucu..." fikirleri akıllarında uçuşur durur. Hiç çekinmezler dostane tavırlardan da öte sıcaklıklarda, hedef erkeklere yaklaşmaya. Hafif dokunuşlar, espriler eşliğinde bileklere, ellere vuruş-dokunuş arası temaslar,sigaraları yakılırken çakmağı tutan erkeğin eline uzun süreli dokunuşlar...Yapılan esprilere istisnasız gülüşler ya da tam tersi son derece soğuk durup " Ne oldu, neyin var?" sorusunu sordurtacak tavırlar sergilemeler...Onun yanından ayrılmamalar, fazla da dikkat çekip herhangi birisini işkillendirmemek adına diğer arkadaşlarını yani oyunundaki figüranları da işin içine katmalar..."Evli ama bak ne kadar eğlenceli kadın." dedirterek erkeğin aklını karıştırmalar...Hele bir de işin içine içki girdiyse, o içkilerdin verdiği rahatlıkla daha da sıklaşan flörtöz dokunuşlar, daha sık ve kaçamak bakışlar ama istisnasız hep arkadaşlık kisvesi altında bakışlar...

Ne de olsa o eşine bağlıdır ve bir başka erkeği bekarken yapmış olsa "resmen yazıyor!" damgası yiyeceği davranışlarda bulunurken tek amaç sıcak bir dostluktur. Kız arkadaşlarında ne hikmetse bulamadığı dostluk... Elindeki yüzük ve toplum içindeki konumu onu daha da rahat kılmıştır. Ne de olsa tutunacak bir dalı her zaman vardır. O evlidir. Hakkında düşünülenler tümüyle yersizdir ve ne kadar da ayıptır. Oysa ki içinden geçenleri sadece o bilmiyordur. Bizim gibiler tarafından da biliniyordur ki, yatağa giden yol orada bitmediği sürece mübahtır. "Biraz flörtten ne çıkar ki..." mantığı ile zehrini yavaş yavaş akıtır karşısındaki kurbanına.

Oyun nerede biter peki? Oyun, erkek onu arzuladığını gösterdiği; bir nevi, fiziksel iradesi altında diz çöktüğü anda ve başrol oyuncumuz, onu için için istese de korkusundan, elinin tersiyle ittiğinde " Bu da nereden çıktı, sen beni yanlış anladın, biz yalnızca arkadaşız." cümlesini sarf ettiğinde, yani daha önce pek çok kez provasını yaptığı ve aklında bunun hayalini kurduğu anı yaşadığında biter. Aklı karışan, sudan çıkmış balığa dönmüş ve sinirlenmiş erkeğin tavrı ne olur bilinemz ama kızımız; yalnızca eşine bağlı olmanın verdiği gururla ve hedeflediği kurbanını dize getirmiş olmanın verdiği mutlulukla hayatına devam eder. Hatta bazen öyle mutlu olur ki bu mutluluğunu ve takdire şayan bağlılığını diğerleri ile paylaşmak ister. O erkeğin, ne kadar utanmaz olduğundan dem vurarak, evli barklı bir kadın için amaçladığı hayasız şeyleri kınayarak olanları dostlarıyla paylaşır. Dostları dediği kişilerin, ağızların torba olmayıp büzülemeyeceğini de bilir ve bu, işine gelir. Böyle gurursuz erkekler, evli kadınlara musallat olmamalı ve herkes onların ne malın gözü olduğunu anlamalıdır.

İşte kocalarının koynuna bu zorlu yollarda; namusunu korumayı başararak girerler, bir gece, bir gece daha...Belki olur da ipler kocası tarafından koparsa, ancak o zaman gerçekleştirmeyi bir türlü gözlerinin alamadığı o bir sonraki adımı atar bizim yeni yalan zamanların namuslu kraliçeleri... Bu yedikleri haltların hiç anlaşılmadığı fikri ile ve yosmalığın en alası olduğunu hiç akıllarına dahi getirmeden...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder