25 Ekim 2009 Pazar

bu da benimki...

hem müziği hem sözleri...

Sono gocce di memoria
queste lacrime nuove
siamo anime in una storia incancellabile
Le infinite volte che mi verrai a cercare
nelle mie stanze vuote
inestimabile
inafferrabile
la tua assenza che mi appartiene (che mi appartiene)
Siamo indivisiblisiamo uguali e fragilie
siamo gia cosi lontani
Con il gelo nella mente
sto correndo verso te
siamo nella stessa sorte
che tagliente ci cambiera
aspettiamo solo un segno
un destino, un'eternita
dimmi come posso fare
per raggiungerti adesso
per raggiungerti adesso
per raggiungere te

güle güle

sevdiğin şarkıyla uğurluyorum...

Funda arar- özledim

Pişirdim sevdiğin yemekleri
Suya koydum sevdiğin çiçekleri
Evde ne varsa baktım elledim
Özledim çok özledim

Kucağımda senin aldığın bebek
Dinledim hep aynı şarkıyı dinledim
Mumlar bitti ben yine bekledim
Özledim çok özledim

Hep yürüdüğümüz sahildeyim
Şu küçük tekneyi nasıl da severdim
Resmin buruştu terli elimde
Onu denize atsam mı yoksa
Bağrıma bassam mı bilemedim

Önünden geçtim abonesi olduğumuz kahvenin
Girip oturmaya cesaret edemedim
Seni sordu bizim balıkçı
Göz yaşlarımı tutsam mı yoksa
Salsam mı bilemedim

Gözyaşı,özyaşı...

Bir ders daha aldım, demek ki bu da yasanacakmış...

Ama bakma sen benim su anda bu kadar olgun durduguma, birkaç gündür hiç gözyaşı dökmeyişime...

Anlayamadım günlerce ne oldugunu..Neden oldugunu, bunu nasıl yaptıgını anlayamadım.

Suratına vurulunca, açık açık söylenince, aldıgım cevaplar ve ardından gelen tutarsızlık hiç görmediğim türdendi...
içimden geçeni, herşeyiyle söyleyip, "bu böyle olmaz" dedikten sonra, neden hala saklıyorsun kendini güzel arkadasım, güzel kardeşim?
Neden?
Açık, apaçık olman için bundan uygun ortam mı var? Hayır.
Ama yok, bundan sonra ne olacak dediğinde, söylediklerin, giderken vicdan azabı çektiği her halinden belli ifaden ve o son hareketin neydi peki, madem sen de olmayacagına, değişemeyeceğine inanıyorsan?
Neden dürüst, neden cesaretli değilsin?

Neyse, ben neler oldugunu anlayıp sindirene kadar, benden cok şey gitti o günlerde, kabullenemedim ama yine bir Cafe Nero sonrası günde harika bir müzik eşliğinde arabamda aydınlandım bu kez de...bundan aylar önce yaşadığımın bir benzerini...

Fuck off! dedim kendime...
Kaybettiğini, geri gelmemecesine bittiğini biliyor ve o yansın, ben değil daha fazla..
onun da söylediği gibi, olması gerekenden fazla adım attım, ve fazla değer gördü zaten ama bitti.

Acı da büyütüyor insanı, gözyaşı da...
Gözyaşı insanın özünün yaşı oluyor, süzülüyor dışarı böyle zamanlarda.
Ve hep de bir başına kaldıgında...

Ama bu da geçecek, yaralar kapanacak, güzellikler olacak vakti geldiğinde hayatımda...

6 Ekim 2009 Salı

that's not him...

Bu o değil...
ne yaparsa, ne kadar nazik, ne kadar bilgili, kültürlü, görmüş, okumuş, bilgili olsa da bu o degil işte...
ortak konusacak birşeyler bulunur cünkü sosyal ve belli bir entellektüel birikimi olan herkes konusabilir.
davranış olarak cok nazik olup kendini degerli hissettirir, bu da cok güzel.
türkçeyi kullanısı düzgündür, ukala degildir, aklı basındadır, sulu degildir, sulanmaz, laubalilik yapmaz bunlar da OK, ama işte yok yok yok...
olmuyor...
kalbim çarpsın istiyorum, elim ayagıma dolansın istiyorum, asık olayım hadi ya da cok daha hafifi hoslanayım istiyorum ama hayır, işte ne yaparsam yapayım kocaman bir hayır...
ne arkadas olabilme, ne de kısmet gözü ile baktıgımda bu iş bana göre değil...
kagıt üstünde mükemmel bir çift olabilme potansiyeli olsa da bence bir kez daha bile görüşmeye ve onu da kullanmış gibi hissettirmemeye de özen göstermeli...
ne yazık ki hayır :( insan eve aglayarak girer mi?
bu kadar güzel bir yerde, bu kadar güzel bir yemek, fena da olmayan bir sohbet ve ardından güzel bir fotograf üzerine hediye...
insan eve aglayarak girer mi?
evet işte karsınızda ben...
olmayacak, ben gibi birini değil benden farklı birini ama beni heyecanlandıracak, mutlu edip, güldürecek, keyiflendirecek birini istiyorum....bunun farkına vardım..
bu kadar düzgün iki insan bi araya gelince cok yavan oluyor hersey... sen kara ben kara cocugumuz kapkara tadında bisey...
beni açsın, beni keyiflendirsin, zekası ve esprileri ile güldürsün istiyorum...
yüzüm gülsün ya...
kasılmak istemiyorum.
ama bunu da biliyorum ki yüzümü güldürmesi, zeka, incelik yetmiyor...
konusabilen, duygularını acabilen, korkmayan, cesaretli bir adam istiyorum hayatımda...
of yok böyle biri işte...
bundan aglıyorum ben:(