28 Şubat 2010 Pazar

nerede?

bi r enerji olduğu kesin...telefonun yemeğe düşüp bozulması.
Bazı numaraların silinmesi.
onun numarasının en üste kayması.
aldıgım iphone'un ayarlarından anlamadıgım için yetkili cocuktan yardım istemem.
mesaj gönderme denemesi yaparken listenin en üstünde bulunan onun ismine tek harflik bir mesajın yanlıslıkla gitmesi.
kardesimle asktan ve yalnızlıktan dem vurarak konustugum bir anda ve onu bolca andıgımız bir zamanda, tüm gün değil de o anda ondan bir mesaj gelmesi...
bakalım bu kez, bu bir işaret mi bunu göreceğim.
set up olmadan, kimseler bizi bir araya getirmeye calısmadan, rastlantılar sonucu haberleşmenin ardından yapılan bir plan.
bu kez önyargılarımı bir kenara bırakacagım. bu kez daha kendi halimde olacagım ki bu kez onun da daha rahat olmasına calısacagım.
bu kez bu adama daha farklı daha yalın bir gözle bakmaya çalışacagım...
bu "o" olabilir mi, bir kez daha farklı bir gözle görmeye çabalayacagım...
bugün bir arkadaşımın dediği gibi "kötünün iyisi diye de olmasın"...
tabi ki olmasın...
ben allah'a her gün aynı sey için yakarıyorum. en salim kafamla da en sarhos kafamla da aynı seyi diliyorum: Tanrım lütfen aşık olayım, ayaklarım yerden kesilsin, içimi titretecek bir aşkla yaşayayım ilişkimi...
"aşk" benim bu sıralarda istediğim tek şey...
Yalnızlığı aşkla kesecek, bitirecek bir adam benim beklediğim...
nerede, ne zaman işte bunu göreceğiz...
ama çok geç olmasın nolur...
fenalardayım!

27 Şubat 2010 Cumartesi

kalleş

kim der ki o harika event'ten cıkıp eve gelip aglayacagım bir basıma...
gün boyu güç gösterisi yaparak olmuyor işte..
birkaç arkadasını görmek, adını anmak, artık umursamıyorum derken inatla, yine de derinden sarsıyor seni ve eve gelince koyveriyorsun...
"Artık yalnız olmak istemiyorum" nidaları ile aglıyorum..
"Her yerini özledim diyorum, şekilsiz kulaklarını, gülerken yana kıvrılan dudaklarını, hafif yassı ama sırtı yumusacık burnunu, dokunmanı, bakmanı, dalga geçmeni, konusurken ya da gülerkenki gevrek ses tonunu, küçükçe dişlerini ve bence çook güzel olan bakışlarını özlüyorum kahrolası...
Bu yaptıgın kalleşlik değil de nedir?
piç gibi bıraktın gittin...daha doyamadan, tam tadına varamadan...
daha fazla alıstırıp adilik yapmayayım da demiş olabilirsin, bir kuru ....a da gitmiş olabilirsin...
içindeki sebebi ne bilmiyorum ama kalleşsin sen...
işte bunu biliyorum!

16 Şubat 2010 Salı

bitik tükenik

işte ben.
Gülüşüm yalan, eğlendiğim yalan, işimden zevk aldığım yalan, şu sıralar hayattan zevk aldığım yalan...
Tüketmişim içimde biriken, harlanan duyguları, dondurmuşum gözyaşlarını
Beynim donmuş, bedenim donmuş, herşey beklemede.
Hayatı beklemeye almışım sanki bir tuşa basıp
Her zamanki rutinimde yaşayıp, isyan ediyor görünsem de, değişikliklerin geleceğini bekleyip duruyor ama doğru dürüst bir adım bile atmıyorum
Yaptıgım herseyden sıkılıyorum
işten sıkılıyorum
uyanamıyorum
insanları yönetmekten, laf anlatmaktan sıkılıyorum,
Evet bundan eminim, insan yönetmeyi sev-mi-yo-rum,
dolayısıyla bu aptal kurumsal iş hayatından ölesiye sıkılıyorum
aylardır istediğim şarap kursuna gitmek için popomu bi türlü kaldıramıyorum, üşeniyorum,
sıkılıyorum, ve bunu yapamadıgım için de kendime sıkılıyorum
Hayatımı dolduracak "O"nu beklemekten sıkılıyorum
fotoğraf çekmeyi sürekli ertelediğim için sıkılıyorum
daha yeni bir lens alıp bir kez bile elimi sürememiş olma durumundan sıkılıyorum
2 ay düzenli gidip, tam da sevmeye ve vücudum da süper tepkiler vermeye başlamışken gerizekalı iş yogunlugu yüzünden yogaya ve diger o bu derslere, yine ara vermek zorunda kalmaktan,
uykusuzluk çekmekten,
gözlerimin altında ilk yorgun çizgileri görüp de şaşırma durumundan da sıkılıyorum
aylardır yazamadıgımdan
açık açık isyan edemeyip hep gülen bir yüzle,maskeyle dolaşmaktan
herkese ve herseye hak vermekten
herkesin kendine göre bir bakış açısı oldugunu görüp, hak verip, gerçekten hangisinin daha haklı olduguna karar dahi verememe durumlarından
sı-kı-lı-yo-rum!

Ne yapayım bilmiyorum !
ufffff