30 Aralık 2009 Çarşamba

Yarım kalan kırmızı şaraba ağıt

Caanım şarabımı açıyorum,
aamaan diyorum kalabalık olmamıza gerek yok ki içmek için.
Ben şu anda bu şarabı içmek, yalnız başıma da olsa
efkarlanmak veya mutluluğumu katlamak
ve onun tadına varmak istiyorum...
İçiyorum...
Ertesi akşam için de bir miktarı kalıyor illa ki...
Fakat bir sonraki akşam eve vardıgımda içemiyorum onu...
Kalıyor, günlerce tezgahta sürünüyor,
O bana bakıyor, ben ona...
Ve sonra mide borumu şenlendirerek başlayan yolculuğu
lavabo giderinde son buluyor.


Üzülüyorum
Onun güzelliğini paylaşamadığıma,
Onu harcadığıma
Ona saygısızlığıma...

Şarabıma olan bu mahcubiyetimi giderecek
Onu benimle paylaşacak birisi vardır elbet oralarda,
işte onu bekliyorum artık...

24 Aralık 2009 Perşembe

Hasan ve kadın...

Evindeki kuşu ile konuşan yalnız ama mağrur bir kadın...
Ne burnundan kıl aldırır ama işte ne de ukala durur...
Yalnız oldugunu bir o bilir
Bir de Hasan...
Kuş.

Vardır bir kalabalık çevresinde
ama yalnız kalmak ister
Ama yeterince de kalabalıklarda olmadıgını düşünür bazen...
Bir düşündüğü diğer ile çelişir gibi görünür
ama pek de tutarlıdır ve biraz da naif...

Hasan ne bilir, ne anlar, bilinmez ama
arkadaş olur işte o koca evin içinde...

"Sus" der çok öttüğünde,
"öt oğlum, konuş" der pustuğunda...

Halini hatrını sorar arada bir
"Deli miyim" diye bir durur düşünür sonra
ama sonra da bir gülümse koyverir yavaştan...

Böyledir işte...
Gidenlerin yerine bir kuşcağız koyar.
Sevgisini bir ona
Bir de yüzündeki gülümsemeyle gündüz işindeki insanlara dağıtır...

Arada bir, sıklığı çok şükür ki azalmaktadır,
çoğunlukla bir şarkıda, banyoda ve yolda arabada giderken
durur ve başlar ağlamaya...

Onun karşısında ağladıgı gibi güçlü ve
bazen de sicim gibi süzülen şekillerde iniverir gözyaşları

Ooo o, artık atlattım, geçti hüznü dese de,
Birden beklemediği bir yerden tokat gibi iniverir onun düşüncesi...
Ani ve acılı...

Artık sorma der "ama neden" diye
hala da sorar durur işte kendi kendine...

Hasan anlamaz, Hasan bakar,
Hasan öter, ve sonra susar...

bu sıralar biraz karmaşığım

Kendimi özgürleştirmeliyim.
izleniyor olma hissinden cıkıp, güleryüzümü içime de taşımalıyım, hüznü silip...
ve bir de artık vazgeçmeliyim sadece kendimi yazmaktan.
Durumlar ve kişiler hakkında yazabilmem lazım artık...

Donde estas?

"Arabayı sen kullan demiştim içkiliyim,
Boşver yutalım şeritleri, bas gaza dedin...
Bu otel güzel adını sevdim,
Orda,
öyle yerlerime dokun, dokunmadığı kimsenin...

Sarhoş olsak ya, ikimiz unutsak ya
bulut olup iç içe bardaktan boşansak ya..."

Yıllar önceydi çok da güzeldi düşününce...
Benimsin demiştin, ben de senin,
Renkli rüyalar otelinde...
-------------------------------------------------------------------
"VAKTİMİ BEKLİYORUM" sanki yakın, hissediyorum...

23 Aralık 2009 Çarşamba

irem&teoman


İrem & Teoman
Duş...
Takıldım...

22 Aralık 2009 Salı

nerede kaldık?

Nerede kaldık?
Sanki 3 sene öncesinde kaldık gibi bir takıntıya kapıldım.
Yani sanki sonra herşey aşağıya dogru gitmeye başladı.

ve şimdi geriye dönüp baktığımda herşey o kadar değişti ki...
Ben gerçekten seninle o gün tanışan ben değilim...
Her geçen gün birşey katıyor, daha da olgunlaştırıyor insanı...

Kendimi tanımak istiyorum diyordum ya, hiçbirşey yaşamamak, hergün aynı rutini tekrarlamak bile, bana kendimi daha yakından gösteriyor...
Çünkü birşeylerin akışına bırakmıyorum kendimi, düşünüyor, geleceğimi, şimdiyi, beklenti ve isteklerimi düşünüyor, kendimi ve yaşadıklarımı değerlendiriyorum.
oradan oraya konsaydım eğer, eminim daha tanımaya fırsat olmadan, her biri bir nefeste, içip tüketip bir kenara koyacaktım seneleri ve insanları...
şu anımdan mutluyum...
böyle bir döneme ihtiyacım varmış...
Beni güçlendirerek çıkarttı...